Yazılarımız

ÇOCUK SAHİBİ OLMAK MI?!

Uzm. Rüveyda Çelenk Yılmaz

Çocuk sahibi olmak modern yaşam tarzının en büyük fenomenlerinden biri. Hayatı iki kişinin kaynaklarıyla üç kişi yaşama fikrini kabullenmek ve bu üçüncü kişinin tamamen diğer iki kişiye bağımlı olacağını bilmek çiftleri bir kararsızlık haline itiyor. Sosyal ve ekonomik açıdan en müsait koşullar altında bile çiftler, gerek bireysel kaygıları gerekse ilişkilerine dair ortak kaygıları nedeniyle, sürekli bir sorgulama ve erteleme döngüsünün içinde buluyorlar kendilerini. Özellikle doğru zamanlama konusu tam bir muamma haline geliyor. “Kaç yaşında çocuk sahibi olmalıyım?”, “Evlendikten kaç yıl sonra anne/baba olmaya hazır olurum?” gibi onlarca soruya cevap bulmaya çalışan çiftler her bir sorunun tezi, sentezi ve anti teziyle ayrı ayrı boğuşmak zorunda kalıyor. Belki de doğru soruyu keşfetmekte zorlanıyorlar. Bir uzman olarak, bireyi fiziksel olduğundan daha çok ruhsal olarak etkileyen konularda cevabın sayılarda (1 yıl, 5 yıl, 10 yıl) değil, zaman birimlerinden bağımsız ve tamamen öznel süreçlerde olduğu kanısındayım. Bu durumda asıl üzerinde durulması gereken sorunun da “İlişkimin hangi aşamasında çocuk sahibi olmak konusunda sağlıklı karar verebilirim?” olduğunu düşünüyorum.

Her modern ilişki flört dönemiyle başlar. Flört dönemi çiftlerin birbirlerine karşı duygularının yoğun olduğu bir evredir. İlişkiyle ilgili her şey çok tazedir ve sırasıyla tanışma, alışma ve bağlanma gerçekleşir. Birçok insanın aşk olarak tanımlandığı bu evre tam bir doyumsuzluk dönemidir. Bireyin kendisine ayıracak bile zamanı olmaz. Daha çok duygusal ve fiziksel etkileşime odaklanan birey çoğu zaman gerçeklik algısını yitirir. Bu dönemde ilişkiyle ilgili verilen kararların sağlıksız olma ihtimali yüksektir çünkü yoğun ve değişken duygu ve dürtüler kişinin mantığını ketleyebilir. Flört döneminde çocuk sahibi olmak gibi önemli bir karar almak oldukça risklidir zira doğacak çocuk henüz duygusal olarak tutarlılığı ve güvenilirliği test edilmemiş bir ilişkinin meyvesi olacaktır. Açıkçası, bu dönemde çocuk sahibi olmak hayatın geri kalanı için zar atmakla hemen hemen eşdeğerdir.

Karşılıklı güven tesis ederek flört dönemini başarıyla tamamlayan çiftler, bilinçli bir bağımlılık dönemine girerler. Duygulara mantığın da eşlik ettiği bu dönemde çiftler iki kişilik bir hayatın keyfine varırlar. Sosyal yalnızlık tamamen sona erer. Her daim, iyi ve kötü her şeyi gönüllü olarak paylaşacak bir diğer kişinin varlığı bireye güven verir ve kaybetme korkusunun devreye giymesiyle karşılıklı bağlanma yaratır. Ancak, bu dönemde her şey iki kişi için tasarlanmıştır. Çiftler tüm enerji ve kaynaklarını birbirleri için kullanırlar. Tatmin olma ve tatmin etme üzerine odaklanan bu süreçte genel olarak üçüncü bir varlığa yer yoktur. Bu nedenle aile, arkadaşlar ve toplum bu evrede göz ardı edilir. Çok büyük ihtimalle, çift bir çocuk sahibi olmaya karar verirse çocukta bundan nasibini alacaktır. Yani ikili ilişkilerin dönemi olan bu aşamada çocuğun devreye girmesiyle ya yeni bir ikili ilişki oluşacak (çocuk-anne ve ya çocuk-baba) ve ihmal edilen birey ilişkinden kopacak ya da mevcut ikili ilişkinin korunması adına çocuk ihmal edilecektir.

Duygusal aktarımın ardından güvenli bağlanma sürecini de tamamlayan çiftler için kaybetme korkusunu yendikleri andan itibaren ilişkinin olgunluk dönemi başlar. Birbirine duygusal olarak iyi tanıyan ve fiziksel olarak hâkimiyetinden şüphe duymayan bireyler, kişisel alanlarında ilişki bütünlüğünü bozmayacak şekilde özgürce hareket etme yetisine kavuşurlar. Flört döneminin çılgınlığı ve bağımlılık döneminin kaybetme korkusu geride kalmıştır. 

Hayattan bir örnek vermek gerekirse çiftlerden biri kitap okurken diğer televizyon izleyebilir ya da her bir birey kendi iş arkadaşlarıyla ayrı ayrı görüşebilir. Aidiyet hissinin yoğun olarak deneyimlendiği bu dönem ilişkinin ayaklarının tam anlamıyla yere bastığı evredir. İlişki büyük kararları taşıyabilecek kadar güçlenmiş demektedir. Evlenmek, çocuk yapmak gibi kararlar için gerekli fiziksel ve psikolojik kaynaklara sahip olan çift daha sağlıklı karar alabilir.

En nihayetinde yukarıda bahsettiğim evreler sağlıklı gelişen, modern bir duygusal ilişkinin basamaklarıdır ve çiftin ruhsal durumları dışında tüm koşul ve etkenlerin müsait olduğu varsayımıyla hazırlanmıştır. Sayısız değişkenin şekillendirdiği hayatımızda bu denli izole bir gelişim sağlamak pek mümkün gözükmese de genel anlamıyla her ilişki bu ve benzeri süreçlerden geçer. Bu evreler için bir zaman birimi belirtmek maalesef imkânsızdır. Süreçler tamamen kişiye özgüdür ve iki kişinin öznel süreçlerinin bir araya gelerek yeni bir öznel süreç doğurduğu da dikkate alındığında sonsuz kombinasyonlar ve olasılıklar söz konusudur. Hatta benim kriterlerime göre toplumumuzda bir çok ilişkinin olgun dönemine erişmediğini söyleyebilirim. Son bir cümleyle toparlamak gerekirse, çocuk sahibi olmak konusunda karar almadan önce ilişkimizin hangi evrede olduğu keşfetmemiz ve mümkünse büyütüp olgunlaştırmamız gerekir. Ayrıca, her olgun ilişkiden çocuk sahibi olmak yönünde bir karar çıkması da beklenemez.

Her koşul altında karar sizlere ait, herhangi bir aşamada ihtiyaç duyarsanız biz psikologlar sizlere yardımcı olmak için buradayız.